Kişiler toplumun ayrılmaz parçalarıdır. Kişiler olmadan toplum ise olmamaktadır. Toplumda yaşayan kişiler ise modern toplumlarda özgürdürler. Fakat bu özgürlükler tam bir özgürlük değildir. Kişilerin özgürlükleri başkalarının özgürlüklerini sınırlandırmaya başladığı yerde bitmektedir. Örneğin bir kişinin seyahat hakkı kanunlarıma göre kişilere sıkı sıkıya bağlı ve vazgeçilmez bir haktır. Fakat bu hak kullanılırken başkalarının haklarını sınırlandırılamayacaktır. Kişi kendi aracı ile uyması gereken kurallar vardır. Belirli limitlerde hız yapmaları serbesttir. Fakat bu sınırı aştığında o kişiye trafik cezası yazılabilmektedir. Kişilerin bu haklarını ise ceza kanunları ve kabahatler kanunu gibi kanunlar sınırlandırmaktadır. Bu kanunlar ise belirli ilkeler ile düzenlenmiş ve bu ilkeler ışığında yapılmış kanunlardır. Bu ilkeler ise kanunilik ilkesi, eşitlik ilkesi, bağlayıcılık ilkesi, suç ve cezaların şahsiliği ilkeleridir.
Suç Ve Cezada Kanunilik İlkesi
Modern hukukun en temel ilkelerinden olan bu ilke ile kişilerin sadece kanunda belirtilen durumlarda cezalandırılabileceğini benimsemektedir. Bu ilke ile kamu makamlarının kişileri sınırsız ve keyfi bir biçimde cezalandırılmasının önüne geçmektedir. Bu ilke ili kişiler hangi fiillerin suç olacağını bilmekte ve o filleri işlemekten imtina etmektedir. Suç ve cezada kanunilik ilkesi gereğince devlet hangi fiilin suç olacağını ve bu fiili işleyen kişinin hangi yaptırım ile karşı karşıya kalabileceğini kişilere belirtmektedir. Bu durumda da kişilerin hakları korunmakta ve devletin insanları keyfi olarak cezalandırılmasının önüne geçmektedir.
Suç ve cezaların kanunilik ilkesi sonucunda ise devlet hangi fiilin suç olacağını ve bu fiile karşı hangi cezanın uygulanacağını ancak ve ancak kanunla belirleyebilecektir. Devlet idaresi düzenleyici işlem olan Kanun Hükmünde Kararname veya Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile suç ihdas edemeyecektir.
Günümüzde kişilerin bazı eylemlerinden dolayı haksız yere tutuklanması, gözaltına alınması gibi devletlerin haksız yaptığı bu eylemler nedeni ile bu ilke çok özenmlidir.
Eşitlik İlkesi
Ceza Kanunumuzda adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi olarak yer almaktadır. Aynı zamanda anayasal bir kural olan bu ilke ile ceza kanunlarının herkese karşı eşit bir biçimde uygulanacağını belirtmektedir. Bu ilke ile kişilere işlediği suç karşılığında orantılı bir ceza veya güvenlik tedbirine hükmedileceği belirtilmiştir. Bu ilke ile kişilerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, milli veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları gereğince hiçbir ayrıma uğramayacağı ve bu ayrı özelliklerinde dolayı ayrımcılık yapılamayacağı hükme bağlanmıştır. Tüm dünyada ırk, din, mezhep, renk, siyasi düşünce gibi sebeplerden dolayı insanların ayrımcılığa uğraması sonucunda bu ilke hukukun temel ilkelerinden biris olmuştur.
Bağlayıcılık İlkesi
5237 sayılı Türk Ceza Kanun’un 4.maddesine göre ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmamaktadır. Kişiler işlediği bazı filler kişiler bilmese bile kanunda suç olarak tanımlanmış olabilmektedir. Bu durumda kişilerin işlediği bu fiillerin suç olmadığını bilmemesi savunması geçerli bir savunma değildir.
Suç Ve Cezaların Şahsiliği İlkesi
Bu ilke modern hukuk ile hukuk sistemimize girmiş bir ilkedir. Bu ilke kişilerin işlediği fiillerinden dolayı sadece kendi şahsının sorumlu olduğunu belirtir. Bir kişinin işlediği suç ile ailesi, akrabaları, bulunduğu mahallesi, şehri veya ülkesi sorumlu tutulamaz. Bu ilke ile devletin bir suçtan dolayı o kişinin aidiyeti bulunduğu yaşam alanına müdahaleyi engellemektedir. Cezaların şahsiliği ilkesi nedeni ile de tüzel kişilerin hakları korunmaktadır. Tüzel kişiler nefes alan, yemek yiyen veya bir şeyler içen varlıklar değildir. Fakat tüzel kişilerin organları bulunmaktadır. Bu ilke ile tüzel kişilerin organlarını temsil eden kişilerin eylemleri nedeni ile tüzel kişilerinde sorumlu tutulamayacağı belirtilmiştir. Bu nedenden dolayı bu ilke ceza hukukunu en önemli ilkelerinden birisidir.
Henüz yorum yok